Bugün ilk defa Facebook'ta denk gelip tüm videolarını izlediğim bir jazz grubu A Capella Boğaziçi. Müzikten çok anlamadığım için şöyle kaliteli, ya da böyle olsa daha iyi olurdu diye yorum yapamayacağım fakat şunu söyleyebilirim ki bu ülkenin cidden böyle güzel iş yapan insanlara ihtiyacı var.
Öyle bir hale geldik insanlar resmen popüler olmak için insan öldürmeye başladı bu ülkede, sanatçı nasıl böyle laf eder diye laf dalaşlarına girdiğimiz insanlar aslında bir hiç. Özetle kaliteli insan bulmak, onların yaptığı işlere ulaşmak çok zor oldu. İnternet sayesinde o kadar hızlı bir tüketim toplumu olduk ki, gündemde olan herşeyi duymuş olma ihtimaliniz yok. Biz 90 ların çocukları hala 90 lar şarkıları dendi mi hepsini ezbere bilir, iyisini de kötüsünü de zevkle söyleriz. Şimdi ise radyoyu açtığınızda hiç duymadığınız belki iki gün sonra bir daha kimsenin tenezzül edip dinlemeyeceği şarkılarla karşılaşıyorsunuz. Bu nedenle böyle yaratıcı, güzel işler çok hoşuma gidiyor ve saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum.
Benim sayemde bu grubu dinleyip zevk alan olursa ne mutlu bana 🙂 Ben sayfamda grubun 90'lar şarkılarını 4 er dakikalık videoda özetlemelerini yayınlıyorum fakat siz devamına grubun Youtube sayfasından ulaşabilir ve konserleri hakkında Facebook sayfalarından bilgi alabilirsiniz.
Artık televizyondaki programların çekilmez hale gelmesi nedeniyle pek televizyon izlemez oldum. Onun yerine evde geçirdiğim vakitleri yabancı dizileri izleyerek geçiriyorum. Behzat Ç.'nin bitmesinin ardından ise tek izlediğim yerli yapım Ulan İstanbul ki onu da internetten izliyorum. Ulan İstanbul'da dün televizyondaki yayın hayatına son verdi ve Kanal D dizinin bundan sonra internetten, sansürsüz ve 45 er dakikalık bölümler halinde yayınlanacağını duyurdu. Daha önce Behzat Ç. için de bu şekilde bir yayın gündeme gelmiş fakat hayata geçmemişti. Açıkçası ülkemizde bu şekilde profesyonel içeriklerin oldukça geç kalmış olduğunu düşünüyorum. İnternetten içerik üreterek kazanılan paralar düşünüldüğü zaman bence bu şekilde bir dizinin internetten para kazanmaması düşünülemez.
Gelelim Ulan İstanbul'un bundan sonraki yayın hayatına, 16 Şubat Pazartesi yayınlanacak ilk bölümü ücretsiz olacak ve daha sonrasında her bölüm 1.99 TL şeklinde bir ücret ile yayınlanacak. Sinemada saçma sapan Recep İvedik filmlerine halkımızın verdiği para düşünülürse bence makul bir fiyat.
Peki bu dizinin internette ücretsiz yayılmasının nasıl önüne geçilecek? Eğer bunun önüne geçilirse kaç kişi para vererek izleyecek? Benim asıl merak ettiğim nokta bu.
İçeriğe değer verildiğini göstermek için küçük miktarlarda ödemeler yapılmasını desteklesem de, bu maceranın bizim ülkemizde çok başarılı olacağına inancım neredeyse yok. Ücretsiz bir şekilde dizi içinde ürün yerleştirmeler ile reklam alınsa bence çok daha uzun vadeli bir iş olurdu diye düşünüyorum. Ulan İstanbul'un geleceğini hep birlikte göreceğiz umarım ben yanılırım ve tek izlediğim yerli dizi bir süre daha yayın hayatına devam eder 🙂
Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Yükleniyor ...
Kanal D aklımızda kalan sorulara da bu görsel ile cevap vermeye çalışmış ben de paylaşmak istedim.
İnternetle haşır neşir olan çoğu kişi TED Talks adı altındaki konuşmaları duymuştur. İnsanı gaza getiren, ufkunu açan ve eğlenceli konuşmalar... Matt Cutts'ın 30 gün boyunca yeni bir şey denemek üzerine yaptığı söyleşi çok ses getirdi hatta bir ara moda oldu ve herkes bir şeyler denemeye çalıştı. Hatta Işıl'ın tek elbise deneyi baya başarılı olmuş ve ses getirmişti 🙂 Yazının gidişatından tahmin edebileceğiniz gibi ben de böyle bir işe kalkışayım dedim ve hemen sonucu söylüyorum başarılı olmadı 😀
Beni tanıyanlar bilir ki şu hayatta en zevk aldığım şey uyumak, beni koy bir yere saat ve mekandan bağımsız olarak hiç yadırgamadan uyuyabilirim. Gelin görün ki bu o kadar da eğlenceli bir durum değil 🙁 Araba kullanırken bile uyumak var işin ucunda (Evet onu da yaptım!) Ben de kendime hedef olarak Şubat ayı boyunca saat 11 den erken yatmayacağımdiye hedef koydum. İlk 3 günü dakikaları sayarak atlatmış olsam da 4. gün 13 saatlik uykuya yenik düştüm ve benim hedef yerle bir oldu 🙂 (Sorun bence Şubat'ın 28 çekiyor olmasında :P)
Herkes başarı hikayelerini mi anlatacak ben de başarısızlığımı anlatmak istedim 🙂 İşte Matt Cutts'ın videosu, belki sizin de hayatınızda yapmak istediğiniz şeyler vardır ve siz benden daha iradeli bir insan olarak başarıya ulaşabilirsiniz.
Kongreyi bulup gitmeye karar verene kadar hiç bir fikrim olmayan şehirdi Belfast! Kongreye kabul alınca daha da detaylı araştırmalar yaptım. Öncelikle vize olayını açıklığa kavuşturmak istiyorum. Kuzey İrlanda, Birleşik Krallık topraklarına ait bir ülke. Yani Belfast'a gitmek isterseniz, vize için İrlanda'ya değil İngiltere'ye başvurmanız gerekiyor. Türkiye'den Belfast'a ulaşım oldukça pahalı diyebilirim. Ben Londra'dan aktarmalı gittim. Türkiye'den direk uçuş bulunmuyor. Londra-Belfast uçuşumu EasyJet ile yaptım. EasyJet temel olarak dolmuş mantığında çalışan sürekli uçuşu olan ve bagajsız bindiğinizde gerçekten ucuz olan bir uçuş şirketi. Gelin görün ki benim valizim benden ağırdı 🙂
Belfast'ta Ibis Otel City Center'da kaldım ve fiyat performans oranı oldukça başarılıydı. Merkezi bir konumda olduğu için her yeri yürüyerek gezdim. İlk gün hemen otelin yanında kurulmuş olan St George's Market adında kurulan bir pazara denk geldim ve uzun bir süre ağzım açık orayı gezdim 🙂 1896 yılından beri kurulan pazar Belfast için oldukça önemli. Bizim pazarlara benzese de burada el emeği ile yapılmış ürünler, süslü sunumlar çok ön planda. Örneğin bir köşede deri çanta yapan, bir köşe de tablosunu boyayan, kurduğu tezgaha uygun konsepte giyinen çok farklı insanlar var. O nedenle ben büyülenmiş gibi gezdim ve bol bol fotoğraf çektim.
Kongreye gelecek olursak, Hilton Belfast'da idi gelin görün ki ben haşlanmış patatese talim ettim. Bu kadar kötü yemek bir arada olamaz. Bu tabi ki de Hilton'un kötülüğünden değil onların yemek zevkinden. Neyse ki Fish&Cips bulmam çok uzun sürmedi 😛 Kongre'de 2. gün sunumumu yaptım ve kendimden beklediğimden daha iyi bir performans gösterdim. Çinli ve Çek arkadaşlarım oldu 🙂 En son Çinlilere Başak Esin Köktürk dedirtmeye çalışıyordum ama ben başarıya ulaşamadan kongre bitti 😛
Belfast'ta en ünlü yapı Titanik Müzesi, buraya da kongrenin gala yemeği için gitme fırsatımız oldu. Burayı ilk gördüğümdeki tepkim, bu adamlara ufacık bir çöp parçası ver ve müzesini yapın de, kesinlikle harikalar yaratırlar. Müzecilik anlayışları, bakışları kesinlikle bizden çok farklı. Biz de müzelerde eserler cam vitrinler arkasında sergilenir ve yanlarında kısa bilgilere yer verilir. Bir uçtan girer, ilgini çeksin çekmesin hepsine şöyle bir göz atar çıkarsın. (Tabi bu benim gibi çok ilgili olmayan kişiler için geçerli. Babam için durum çok farklı 😛 ) Fakat İngiltere'de durum daha başka, bir müzeye girdiğiniz zaman size eserleri göstermiyorlar o dönemi yaşatıyorlar. Titanik Müzesi'de bunun güzel bir örneği... Titanik'in Belfast'ta başlayan inşasından batana kadar ki yolculuğu, içerisindeki yolcuların hayat hikayeleri, battıktan sonra kalıntılarının bulunması ve inceleme süreçleri detaylı bir şekilde ele alınmış. Müzenin içerisinde üst kata çıkma işini bile işçilerin o dönem kullandığı kafes gibi yük asansörleri ile yapıyorsunuz. Hologramlar ile oluşturulan özel salonlar ise beni büyüledi. Kendinizi kaptırarak tamamen geminin içerisindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Titanik Müzesi hakkında aşağıdaki videodan fikir edinebilirsiniz.
Aslında Belfast'ta gezilebilecek yerler olmasına rağmen yorgunluk ve kongreden aldığım burs nedeniyle çalışmak zorunda olmam gezmeye pek vakit bırakmadı. Fakat eğer yolunuz düşerse Botanik Bahçesi'ne ve tabi ki Belfast'ın en ünlü Irish Pub'ı olan Crown Bar'a uğramadan gelmeyin 🙂 (Bir insanın Belfast'a yolu mu düşer demeyin bakın benim düştü 😛 )
Belfast'ın turizm i ile belediye çok yakından ilgileniyor, buna kongrede bizzat şahit oldum. Belediyede görevli yaşlı ton ton bir amca gelip benimle anket yaptı ve yemeğinde hayat pahalılığına kadar her konuda görüşlerimi kendisine ilettim. Umarım Belfast'ın gelişimine ufak da olsa katkım olmuştur 😛 Belfast'ı ziyaret etmeden önce bu sayfadan detaylı bilgi alabilirsiniz.
Bu da kendime anı olarak hazırladığım Belfast turu videom 🙂
2014 bitmese de olurdu, çok güzel bir yıl geçirdim fakat arkama dönüp baktığımda ne yaptın diye sorsanız maalesef doktora yeterlilik çalıştım derdim 🙁 O nedenle zor bir yıl oldu, 2015 in çok daha iyisini yapabileceğine inanıyorum. Örneğin; milli piyango biletime amorti çıkartarak başlatabilir 😛
2015 den tek beklentim sevdiğim herkesin yanımda sağlıklı ve mutlu olduğu, bol gezmeli, bol eğlenmeli ve akademik hayatımın kendiliğinden yolunda gittiğirengarenk bir yıl olması 🙂
Hadi o zaman yeni yıl ruhuna bürünelim 🙂
2014'ü uğurlayıp, 2015 i temennilerle beklediğimiz şu sıralar size olmazsa olmaz soruyu soruyorum ve yorumlarınızı bekliyorum...
RT @alphanmanas: Dünya'da son 12 ayda gayrimenkul fiyatlarının en çok arttığı şehirler sıralamasında İzmir %18.5 ile 2. sıraya yükseldi. İs…11 days ago